Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Gösterdiği Başarı

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı sırasında gösterdiği üstün askeri başarıları örneklendirmeye, yakın arkadaşı Ali Fuat Cebesoy un anlatımlarıyla başalayabiliriz. Bu değerli asker, (yukarıda) Atatürk'ün Çanakkale Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı'ndaki başarılarının bir değerlendirmesini yaptıktan sonra, sözü Kurtuluş Savaşı na getirerek şöyle demektedir: Milli Mücadele nin başlangıcı çok karışık durumlara sahne olmuştu. Bu esnada çok dirayet ve kiyaset (uzak görüşlülük ve akıllık) gösterdi. Acele etmedi ve harekete geçmedi. Ordularını iyi hazırlamaya başladı. Zamanla anlamıştı ki milli siyasetimizi bilfiil parçalamak isteyen, Anadolu daki Yunan ordularıdır. Bunları mağlup ve imha etmedikçe milli siyasetimizin batıya kabul ettirilmesinin imkanı olmayacaktı. Eğer bu düşman mağlup edilmezse Batı devletleri bizim istediğimiz şartlarla sulh müzakerelerine yanaşmayacaklardı. Şu halde ne yapıp edip bu düşman ordusunu yalnız mağlup değil, imha etmek lazımdı. İşte Atatürk bu önemli davamızı bu çerçeve içersine aldıktan sonra bütün bilgisini toplayarak düşmanı nasıl imha edebileceğini düşündü ve bunu kurmayı ve yakın kumandanları ile birlikte hazırladıktan sonra onlara tamamiyle mal etti. Bu suretle bütün millet ordunun arkasındaydı. Taarruz hareketine kendisinden üstün olan düşmanı ayrı ayrı mevzilerde ansızın yakalamakla başladı. Bundan sonra hakiki bir imha meydan muharebesini ordularının başında, onları adım adım takip ederek yaptırdı ve muvaffak oldu. Bu suretle eşsiz bir başkumandan olduğunu bütün dünyaya ispat etti.

Atatürk ün başkumandan olarak bazı hususiyetleri vardı; Tarihte ün kazanmış bazı kumandanlar gibi harekatında ne maceraperest, ne de şahsi şöhret yapmak için riske giren kumandanlardan değildi. O en çok milletinin başarı kazanmasıyla iftihar ederdi. Kumandanların bazı durumlarda riski de göze almaları gerekir. O bu gibi hallerde millet namına onun vekillerinin de riske katılmalarını temin ederdi...

Sakarya Meydan Muharebesi'nde;

5 Ağustos 1921 de Başkumandanlık görevini üstlenen Mustafa Kemal, 15 Ağustos 1921 de Fevzi (Çakmak) Paşa ile birlikte Polatlı da Başkumandanlık Karargahına gitti. 23 Ağustos 1921 de, Yunan ordusu tekrar tüm cephelerde saldırıya geçti. Sakarya Meydan Savaşı, geceli gündüzlü, tam 22 gün sürdü. Mustafa Kemal Paşa nın komutasındaki kahraman Mehmetçik, bu savaşta tarihin altın sayfalarına yeni bir destan ekledi. Bu destan, Mustafa Kemal in şu sözleri ile başlıyordu: Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.

26 Ağustos 1921: Destan 1922 de Dumlupınar Meydan Muharebesi nin kazanılmasından sonra, 1 Eylül 1922 de gene Başkumandan ın şu sözleriyle devam ediyordu: Ordular ilk hedefiniz Akdeniz dir. İleri!

Sakarya Meydan Muharebesi nin neticesini, 12 Eylül 1921 gününün kararan fecrinde, Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, Basirettepe den Ankara ya şu telgrafla bildiriyordu:

Anadolu nun Yunan ordusu için mezar olacağı hakkındaki kanaatimizin gerçekleşmekte olduğunu arz ederim.
Sakarya Zaferi nden sonra Atatürk, Türk Ordusuna şu şekilde seslenmiştir:

Arkadaşlar, milletimizi yabancıların ellerinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebe de Sakarya Zaferi gibi adı daima anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Benim gibi ömrünü senelerden beri saflarınız yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız; ezilmiş, kahredilmiş düşmanın çekilişinden sonra hakkınızda duyduğumuz takdir ve hayreti, minnet ve şükranı ordunun her ferdi ve memleketin her tarafında duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye lüzum gördüm. Sakarya boyunda biz bütün memleket, bütün varlığımız ve istiklâlimiz pahasına denecek kadar ehemmiyetli büyük bir muharebeye giriştik. 21 gün, 21 gece bir milletin istilâ ve yağma fikri birbiriyle boğuştu. Mazlum milletimizi tarihin en tehlikeli bir zamanında yeniden ışığa ve necata kavuşturan bu muharebede sizin başkumandanınız olmaktan dolayı bir insan kalbi için mukadder olabilecek en derin saadet ve iftiharı duydum. Dünyanın hiçbir tarafında ve ordusunda yüreği seninkinden daha temiz ve daha sağlam bir askere rasgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Hayatınla, imanınla, itaatinle, hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pâk kalbinle düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç bilirim.

Sakarya Meydan Muharebesi nden sonra, 19 Eylül 1921 de TBMM tarafından Mustafa Kemal Paşa ya Gazi ünvanı ve Mareşal rütbesi verildi. Mustafa Kemal in kendisine Gazi lik ünvanı ve Mareşal lik rütbesi verilmesi dolayısıyla aynı gün TBMM de yaptığı konuşma, ne denli tevazu sahibi olduğunun çok güzel bir örneğidir: ...Kazanılan bu başarı, yüksek heyetinizin iradesiyle kuvvet bulan Ordumuzun iradesi sayesinde, düşman ordusunun iradesinin kırılması suretiyle belirtilmiştir. Bu sebeple ödüllendirişinizin gerçek muhatabı yine ordudur.

Dumlupınar, Türk Milletinin Tarihinde Bir Dönüm Noktasıdır
26 Ağustos 1922 sabahı, saat 04.30:
Topçularımızın, kulakları çınlatan atışları ile Büyük Taarruz başladı.

26 Ağustos sabahı başlayan saldırı, 29 Ağustos gününe kadar sürdü ve çok kanlı geçti. Nihayet Yunan ordusu, aynı gün kaçmaya başladı. Ama Dumlupınar da kıstırıldı.
30 Ağustos 1922 akşamı, Yunan ordusunun büyük bir bölümü yok edilmişti. Esirler arasında Yunan ordularının komutanı General Trikopis de vardı.

Dumlupınar Savaşı, yeni bir devletin tarih sahnesine çıkışının belgesidir. Gazi Mustafa Kemal, 31 Ağustos 1922 akşamı muharebe meydanında gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor:

Yeniden bu savaş meydanını dolaştığım zaman Ordumuzun kazandığı zaferin büyüklüğü, buna karşılık düşman ordusunun uğratıldığı felaketin korkunçluğu beni çok duygulandırdı. O karşıki sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, bütün korunmuş ve kapanmış yerler, bırakılmış toplarla, otomobillerle ve sayısız araç ve gereçlerle ve bütün bu bırakılanların aralarında yığınlar meydana getiren ölülerle, toplanıp karargahlarımızla gönderilmekte olan sürü sürü esir kafileler, geçekten bir mahşeri andırıyordu...

Gazi Mustafa Kemal, savaşın neticesini yüce Türk Ulusu na şu sözleriyle ilan ediyordu:

Büyük ve Asil Türk Milleti, Garp Cephesinde 22 Ağustos 1922 de başlayan taarruz hareketimiz, Afyonkarahisar ı, Altıntaş, Dumlupınar arasında büyük bir meydan muharebesi halinde, beş gün beş gece devam etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordularının, yiğitliği şiddet ve sürati, Allah ın yardım etmesine sebep oldu. Acımasız ve gururlu düşman ordusunun esas öğeleri, akıllara dehşet verecek katiyetle yok edildi. Teşkilat ve donanım gibi gelecek ve zaferleri ve ismi, yalnız milletimizin aklından, ezeli ve ebedi imanından meydana gelen Ordularımızı, fedakarlıklara layık olarak size takdim ediyorum.

En büyük kumandanından, en genç neferine kadar Ordularımıza hakim olan fikir, milletin gösterdiği vazife uğruna şehit olmaktır. Milletimizin yapısındaki kudret ve ülküyü, üç buçuk sene evvel, çalışma arkadaşlarımla ifade etmeye başlayarak, dayanılmaz müşkülat içinde devam eden mücadelelerimizin neticeleri artık meydandadır.

Milletimizin rey ve idaresine dayanan her işin neticesi, millet için hayır ve selamet olduğu sabit, geleceğe emindir. Ve söz verilen zaferi ordularımızın elde etmesi muhakkaktır.

Büyük zaferi, önce Mudanya Konferansı (3 Ekim 1922) sonra da Lozan Konferansı (20 Ocak 1922) takip eder. 11 Ekim 1922 tarihinde Mudanya Ateşkes Antlaşması İsmet Paşa nın başkanlığındaki Türk heyeti ile, İngiltere (General Harrington), Fransa (General Chappy) ve İtalya (General Mobelli) delegeleri arasında imzalanır. Anlaşmanın imzalanmasının ardından, 16 Ekim 1922 tarihli New York Times gazetesi şunları yazıyordu: Küçük ve sonsuza kadar uzanıyormuş gibi görünen toprak yolun nihayetindeki Mudanya kasabasına, barış antlaşmasını, Türk delegesi İsmet Paşa ya dikte ettirmeye gelen müttefik kuvvetlerinin temsilcileri, İsmet Paşa tarafından kendilerine dikte ettirilen anlaşmayı imzaladıktan sonra, rıhtımda kendilerini bekleyen gemilerine, Türk Ordusunun çaldığı hareketli bir marş eşliğinde biniyorlardı.

Mustafa Kemal Cesur Bir Askerdi

Mustafa Kemal cesur ve ataktı; isabetli kararlar alan ve hiçbir zorluk karşısında yılmayan, son derece kararlı bir askerdi. Savaş alanlarındaki davranış ve konuşmaları, onun bu üstün özelliklerini kanıtlardı. Bu güçlü karakteri, onunla birlikte savaşan ve onu yakından tanıyan insanlar üzerinde çok büyük bir etki meydana getiriyordu. Ayrıca, onunla tanışan yabancı siyasetçi ve gazeteciler, kendisine hayran kalıyorlardı.

Onun cesaretini anlatmak için binlerce hatıra anlatmak ve binlerce örnek vermek mümkündür. Ancak aşağıda aktaracağımız birkaç örnek, bu cesaretin boyutlarını anlamak için yeterlidir:

"Mustafa Kemal, her zaman ateş altında dolaşıyordu. Askerlerin maruz kaldığı her türlü tehlikeyi paylaştığı ve etrafında yüzlerce insan öldüğü halde, ona birşey olmuyordu. Bir keresinde yeni kazılan bir siperin önünde otururken, bir İngiliz bataryası üstlerine ateş açtı. Top menzilini bulmaya çalışırken, gülleler de gittikçe yaklaşıyordu. Vurulması, matematiksel bir kesinlik arz ediyordu. Yanındakiler sipere girmesi için yalvarmaya başlamışlardı. O; Hayır , diye itiraz ediyordu, Sipere gizlenecek olursam, askerlerime kötü bir misal olurum... Geride, siperde bulunanlar korku ve hayretle kendisini seyrederken, o sigarasını yakmış, hiçbir şey yokmuşçasına sakin sakin konuşuyordu. Düşman topçusu menzili biraz daha yaklaştırdı. Patlayan şarapnel yağmuru altında üstü başı toz içinde kaldığı halde, Mustafa Kemal e bir şey olmamıştı."


3 yorum

Teşekkürler

payalaşımlarınız için teşekkürler, çok faydalı bilgiler.

01.12.2010 - aleyram

yaa 1. dünya savaşına

yaa 1. dünya savaşına bakıyom bu sakarya muharebesini gösteriyoooo çok gıcık kaptımm :X

02.11.2011 - off

Atatürk'ün Çanakkale'de Gösterdiği Üstün Başarı

Atatürk'ün Çanakkale'de Gösterdiği Üstün Başarı
Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nda Gösterdiği Başarı
Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün ilk Cumhurbaşkanı Seçilmesi
Eğitim ve öğretim devrimi
Kahraman, Şanlı ve Gazi şehirlerimiz
Atatürk İnkılapları ve Cumhuriyet Reformları
Atatürk'ün Milli Birliği Yeniden Kurması
Dil İnkılabı ve Türk Dil Kurumu
Eğitim ve Kültür Alanındaki Yenilikler
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)

14.11.2012 - buse

Konular