Yeni Tarih Anlayışı ve Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşu

a) Millî Tarih:
Osmanlı Devleti döneminde, millî bir tarih anlayışı ve öğretimi yoktu. Önceleri yalnızca islâm tarihi okutuluyordu. Üstelik, Türklerin islâm tarihindeki rollerine de yeteri kadar yer verilmiyordu. 19.yüzyılda islâm tarihi ile birlikte Osmanlı tarihi de okutulmaya başlandı. Tarihçilerimizin, Osmanlı Devleti'nden önceki Türk tarihiyle ilgilenmeleri oldukça yenidir. işte bu sebeplerden dolayı, Türkler arasında millî bilinç ve milliyetçilik duygularının uyanışı gecikmiştir. Atatürk'ün Türk tarihi konusundaki çalışmalara ilgi gösterip destek sağlaması, onun milliyetçilik anlayışının bir sonucudur. Atatürk, Türk tarihinin bütün yönleriyle araştırılmasını istiyordu. Bunun için herşeyden önce millî ve bilimsel bir tarih anlayışına ihtiyaç vardı. Bu anlayışla çalışmalar yapmak amacıyla, hepimizin bildiği gibi "Türk Tarih Kurumu" kuruldu (1930). Bu sayede tarihimiz ve vatanımızla ilgili olarak ortaya atılan yanlış bilgilere de bilimsel ve doğru cevaplar bulunmuş oldu.

b) Türk Tarihinin Zenginliği ve Türk Milletinin Tarihteki Yeri:
Türk milleti, insanlık ailesinin seçkin bir üyesi olarak, dünya tarihinde önemli görevler yapmıştır. Türkler, çok eski bir uygarlığın sahibidir. Gittikleri yerlere kültür taşımış, diğer milletlerin hayatında etkili
olmuşlardır. Türkler, Kavimler Göçünü başlatarak Avrupa'da; Haçlı Seferlerini durdurarak islâm dünyasında çok Önemli tarihî roller oynamışlardır. Bazı milletlerin kendilerine bir tarih yaratma ihtiyacı duydukları ve bunun için çaba harcadıkları bir çağda, binlerce yıllık tarihimiz bize güç ve ilham verecek başarılarla doludur. Konunun derinliğini ve önemini en anlamlı şekilde Atatürk'ün şu sözünde bulmak gerekir: "Büyük devletler kuran atalarımız, büyük ve kapsamlı medeniyetler de sahip olmuşlardır. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve dünyaya bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır."

c) Medenî ve Birleştirici Tarih Görüşü:
Atatürk, tarih araştırmalarında savaşlardan çok kültür ve uygarlığa önem verilmesini istemiştir. Çünkü, insanlığın ortak malı olan kültür ve sanat eserleri birleştirici bir rol oynar. Ayrıca Atatürk, aynı tarihe sahip olanların aynı soydan geldiklerini, bunun da aslında bir kültür birliği demek olduğunu belirterek "aynı ortak geçmişe, ahlaka, hukuka sahip bulunan aynı ortak kültürü ve idealleri benimseyen, kaderlerini kendi içten istekleriyle buna bağlayan bütün Türk vatandaşlarının Türk kabul edileceğini" bildirmişti.