Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne Katılması
1932 yılına gelindiğinde Türkiye komşularıyla münasebetlerini büyük ölçüde hallederek milletler arası münasebetlerde oldukça güçlü bir konuma gelmiştir. Türkiye'nin elde ettiği bu konum dış münasebetlerde bağımsız ve eşit bir statü kazanmasından dolayı önemlidir. Türkiye 1932-1938 devresinde daha çok elde ettiği statüyü yine barışçı bir politika takip ederek korumaya çalışacaktır.
1932-1938 devresi milletler arası münasebetlerin siyasî ve iktisadî olmak üzere iki yönü vardır.1929-1930 iktisadî buhranı devletlerin dış politikalarını tekrar gözden geçirme zorunluluğunu doğurmuştur. İktisadi mücadelenin devletlerin siyasî münasebetlerinde önemli rol oynaması, birtakım gruplaşmalara ve gruplar arası ilişkilerin sertleşmesine neden olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı galip devletleri Versailles, Saint Germain, Trianon, Nevilley Antlaşmaları ile sağlanan durumun (Status Quo) korunmasına çalışarak antirevizyonist grubu meydana getirmişlerdi. Buna karşılık Almanya ve Birinci Dünya Savaşı'nın galip devletlerinden olmasına rağmen umduğunu bulamayan İtalya,Versailles Antlaşması'nda kaybettiklerini tekrar alma çabasına girerek revizyonist grubu oluşturmuşlardır. Türkiye, Lozan'da Misak-ı Millî ilkelerini tam manasıyla gerçekleştiremediği hâlde antirevizyonist devletlerin yanında yer almayı tercih etmiştir.
Bu politik kararda iki sebep etkilidir. İlki "Türkiye'nin emniyetini gaye tutan hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir sulh istikameti bizim düsturumuz olacaktır" ilkesinin benimsenmiş olmasıdır. Diğeri ise Millî Mücadele döneminden itibaren Türkiye'nin kuvvetli bir müttefiki olan Rusya'nın Alman ve Japon tehlikelerine karşı antirevizyonist gruba yönelmesidir. Bu yöneliş Türkiye'yi de bu istikamette etkilemiştir.Milletler Cemiyeti, I.Birinci Dünya Savaşı sonrasında milletler arası barışın korunması ve iş birliğinin sağlanması için galip devletler tarafından kurulmuştur. Cemiyetin kuruluş amaçlarından bir diğeri ise Versailles Antlaşması ile sağlanan durumun devamını sağlamaktı. Türkiye başlangıçta gerek Musul Meselesi'nde Milletler Cemiyeti'nin taraflı tutumunun,gerekse Sovyetler Birliği'nin cemiyete bakışının olumsuzluğu yüzünden cemiyete giriş için müracaat etmemişti. Ancak, 1930'dan sonra Türkiye'nin milletler arası politikada ağırlığını attırması , kollektif barış anlayışının, statükocu devletlerle meselelerini halletmesi Milletler Cemiyeti'ne üyelik için davet edilmesine yol açmıştır.
Teşkilatın 6 Temmuz 1932 tarihli genel kurulunda İspanya temsilcisinin teklifi ve Yunan temsilcisinin desteği ile daveti öngören bir tasarı kabul edilmiştir. TBMM, 9 Temmuz'da daveti kabul etmiş, 18 Temmuz 1932'de alınan genel kurul kararıyla Milletler Cemiyeti'ne giriş tamamlanmıştır.
1932-1938 devresi milletler arası münasebetlerin siyasî ve iktisadî olmak üzere iki yönü vardır.1929-1930 iktisadî buhranı devletlerin dış politikalarını tekrar gözden geçirme zorunluluğunu doğurmuştur. İktisadi mücadelenin devletlerin siyasî münasebetlerinde önemli rol oynaması, birtakım gruplaşmalara ve gruplar arası ilişkilerin sertleşmesine neden olmuştur.
Birinci Dünya Savaşı galip devletleri Versailles, Saint Germain, Trianon, Nevilley Antlaşmaları ile sağlanan durumun (Status Quo) korunmasına çalışarak antirevizyonist grubu meydana getirmişlerdi. Buna karşılık Almanya ve Birinci Dünya Savaşı'nın galip devletlerinden olmasına rağmen umduğunu bulamayan İtalya,Versailles Antlaşması'nda kaybettiklerini tekrar alma çabasına girerek revizyonist grubu oluşturmuşlardır. Türkiye, Lozan'da Misak-ı Millî ilkelerini tam manasıyla gerçekleştiremediği hâlde antirevizyonist devletlerin yanında yer almayı tercih etmiştir.
Bu politik kararda iki sebep etkilidir. İlki "Türkiye'nin emniyetini gaye tutan hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir sulh istikameti bizim düsturumuz olacaktır" ilkesinin benimsenmiş olmasıdır. Diğeri ise Millî Mücadele döneminden itibaren Türkiye'nin kuvvetli bir müttefiki olan Rusya'nın Alman ve Japon tehlikelerine karşı antirevizyonist gruba yönelmesidir. Bu yöneliş Türkiye'yi de bu istikamette etkilemiştir.Milletler Cemiyeti, I.Birinci Dünya Savaşı sonrasında milletler arası barışın korunması ve iş birliğinin sağlanması için galip devletler tarafından kurulmuştur. Cemiyetin kuruluş amaçlarından bir diğeri ise Versailles Antlaşması ile sağlanan durumun devamını sağlamaktı. Türkiye başlangıçta gerek Musul Meselesi'nde Milletler Cemiyeti'nin taraflı tutumunun,gerekse Sovyetler Birliği'nin cemiyete bakışının olumsuzluğu yüzünden cemiyete giriş için müracaat etmemişti. Ancak, 1930'dan sonra Türkiye'nin milletler arası politikada ağırlığını attırması , kollektif barış anlayışının, statükocu devletlerle meselelerini halletmesi Milletler Cemiyeti'ne üyelik için davet edilmesine yol açmıştır.
Teşkilatın 6 Temmuz 1932 tarihli genel kurulunda İspanya temsilcisinin teklifi ve Yunan temsilcisinin desteği ile daveti öngören bir tasarı kabul edilmiştir. TBMM, 9 Temmuz'da daveti kabul etmiş, 18 Temmuz 1932'de alınan genel kurul kararıyla Milletler Cemiyeti'ne giriş tamamlanmıştır.
Konular
- Serbest Cumhuriyet Fırkası
- Sevr Antlaşması
- Sivas Kongresi
- Sosyal Alandaki İnkılaplar
- Türk-Sovyet Münasebetleri (1923 - 1932)
- Türk-Sovyet Münasebetleri (1932 - 1938)
- Soyadı Kanunun Kabulü
- Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılması
- Şeyh Sait İsyanı
- Takrir-i Sukûn Kanunu ve İzmir Suikast Girişimi
- Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik
- Yeni Tarih Anlayışı ve Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşu
- TBMM'nin Açılmasından Sonra Meydana Gelen Askeri ve Siyasi Olaylar
- Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması
- Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
- Türk Birliğinin Korunması
- Türk Devrimleri
- Türk-Fransız İlişkileri
- Türk alfabesinin kabulü
- Türk İnkılabının Dayandığı İlkeler
- Türk-İtalyan İlişkileri
- Türk Ordusu ve Milli Savunma
- Türk-Alman İlişkileri
- Türkiye Cumhuriyeti Antlaşmaları
- Türk-Fransız İlişkileri ve Hatay Meselesi
- Türkiye ve İngiltere İlişkileri
- Türkiye - İtalya İlişkileri
- Türk-Yunan İlişkileri
- Ulaştırma Alanındaki İnkılaplar
- Yunanlıların Anadoluyu İşgal Etmesi