Anadolu'nun kapılarını Türklere açan büyük zafer
Dandânakan'da büyük bir destan yazmıştır. Ecdadın hızlı ilerleyişini durdurmak isteyen Bizans ise bunu Malazgirt'te sonlandırabileceğini düşünmüş, ancak Sultan Alparslan'ın sayıca zayıf, inanç olarak güçlü ordusu karşısında hüsrana uğramıştır.
Alparslan'ın kişiliği üzerine bir görüş
Selçuklu tarihini iyi tahlil ve tahsil etmiş Prof. Dr. Osman Turhan, bir demecinde Alparslan'ın kişiliğine temasla: "Hükümdarlar arasında onun kadar dinine ve cihada bağlı olanı yok idi. Devlet idaresinde rekabetler ve dedikodular karşısında tesirlere kapılmazdı. Birgün namaz kılarken, Nizam-ül-Mülk aleyhinde, önüne konulan bir jurnali okuduktan sonra vezirine: "Eğer doğru söylüyorlarsa ahlâkını düzelt; eğer iftira ediyorlarsa onları affeyle ve bu gibi işlerle uğraşmağa vakit bulamamaları için onları mühim işlerle uğraştır." tavsiyeleri yüksek ahlâk ve idareciliğine güzel bir delildir. Alparslan çok merhametli ve şefkatli idi. Divanında fakirlerin isimleri ve maaşları yazılı idi. Ramazan'da yoksullara on beş bin dinar dağıtırdı. Sarayda fakirlere yemek dağıtan ve günde elli koyun kesen bir aşhane vardı." demiştir.
Malazgirt Meydan Muharebesi
Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071 tarihinde Alparslan tarafından yönetilen Selçuklular ile Bizans İmparatorluğu arasında gerçekleşmiş, Bizans İmparatorluğu'nun yenilgisi ve İmparator 4. Romanos Diogenes'in esir düşmesiyle sona ermiştir.
Malazgirt Meydan Muharebesi, tarihin kaydettiği en büyük savaşlardan biridir. Bu savaştan 10 sene öncesi Sultan Alparslan kendine yakın Türk boylarına Ermeniler ve Anadolu içlerine akınlar yapmaları konusunda izin verdi. Yapılan bu akınlar sonucunda 1064 yılında ele geçirilen Ermeni Başkenti Ani, Bizans için Türklerin bir tehdit olarak algılanmasına sebep oldu. Bu tehdidi bertaraf etmek isteyen Bizans İmparatoru Dördüncü Romanos Diogenes 1068'de sefer düzenledi. Türkler tarafından ele geçirilen Koçhisar'ı ele geçiren Diogenes, Türk atlılarını yakalayamadı.
1070 yılında 200 bin kişilik ordusuyla ikinci bir sefer düzenleyen Romanos Diogenes, daha önce Türkler tarafından ele geçirilen Malazgirt'teki kaleyi tekrar elde etmek istedi. Bu arada Sultan Alparslan da Urfa Kalesi'ni kuşatma altına aldı. Bu vesile ile Alparslan'a bir anlaşma önerdi. Anlaşma şartları şöyleydi: "Kuşatmayı kaldırırsan Koçhisar'ı geri vereceğim. Eğer anlaşmayı kabul etmezsen seninle savaşırım."
Alparslan'ın antlaşmayı kabul etmeyeceğini düşünerek 200 bin kişilik ordusunu hazır hale getirdi ki Alparslan da bu antlaşmayı reddetti.
Alparslan'ı hazırlıksız yakalamak istediler
Romanos Diogenes'in ordusu ilk olarak Sivas'ta dinlendi ve Haziran 1071'de Erzurum'a vardı. Orada, Romanos Diogenes'in generallerinden bazıları Selçuklu bölgesine ilerlemeyi sürdürmeyi ve Alparslan'ı hazırlıksız yakalamayı teklif etti. Bir kısmı da bulundukları yerde bekleyip pozisyonlarını güçlendirmeyi önerdi. Sonuç olarak ilerlemeye devam etme kararı verildi.
Alparslan, Mısır'a hazırladığı seferden vazgeçip Malazgirt'e doğru 50.000 kişilik ordusuyla yola çıktı. Casuslarının verdiği bilgiyle Bizans ordusunun büyüklüğünü bilen Alparslan Bizans İmparatorunun gerçek hedefinin İsfahan'a (Bugünkü İran) girmek ve Büyük Selçuklu Devleti'ni yıkmak olduğunu sezdi.
Savaş Meclisi toplandı
Ordusundaki yaşlı askerilerin yolda kalmasına sebep olan hızlı bir yürüyüşüyle Erzen ve Bitlis yolundan Malazgirt'e varan Alparslan komutanlarıyla savaş taktiklerini görüşmek için Savaş Meclisi'ni topladı.
Romanos Diogenes, Alparslan'ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek, Malazgirt'i hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru ilerledi. Alparslan'ın casusları Romanos Diogenes'in nerede bulunduğunu tamı tamına biliyordu ama Diogenes bundan haberdar değildi. O, Alparslan'ın hareketlerini hiç bilmiyordu.
Romanos Diogenes, askerlerinin bir kısmını Ahlat kalesine doğru gönderdi. Kendisi de ordunun geri kalanıyla Malazgirt'e doğru ilerledi. Bu karar Bizans ordusunun ikiye bölünmesine sebep oldu.
Bizans'ın bütün taktikleri bir bir ber taraf ediliyordu
Romanos Diogenes, Malazgirt'e ilerlemeye devam etti ve 23 Ağustos'ta orayı kolayca ele geçirdi. Ertesi gün Bryennius altındaki keşif birlikleri Selçuklu ordusunu tespit etti ve Malazgirt'e geri çekilmek zorunda kaldılar. Romanos Diogenes saldıranların Alparslan'ın tüm ordusu olduğuna inanmayarak Ermeni generali Basilaces'i birkaç atlı birliğiyle dışarı gönderdi; bunun üzerine gönderilen atlı birlikleri yok edildi ve Basilaces esir alındı. Ardından Romanos Diogenes ordusunu formasyona soktu ve sol kanadı Bryennius altına aktardı, ki o da hızlıca gelen Türkler tarafından neredeyse kuşatılıyordu ve bir kez daha geri çekilmek zorunda kaldı. Geceleyin ise Türkler yakınlardaki tepelerde saklandı ve Diyojen'in karşı saldırı yapma ihtimalini neredeyse yok ettiler.
25 Ağustos'ta, Romanos Diogenes'in bazı Türk paralı askerleri Selçuklular'la karşılaştılar ve Bizans ordusundan ayrıldılar. Aynı gün, Diogenes de bir Selçuklu elçisini reddetti. O gün boyunca hiçbir çatışma yaşanmadı, fakat 26 Ağustos'ta Bizans ordusu düzgün bir savaş formasyonuna geçti ve sol kanatta Bryennius'un, sağ kanatta Theodore Alyates'in ve merkezde imparatorun birlikleri olmak üzere Türk mevzilerine doğru ilerlemeye başladı. Andronicus Ducas da yedek birlikleri artçı olarak yerleştirdi. Selçuklular ise yaklaşık dört kilometre ötede hilal formasyonunda duruyordu ve Alparslan güvenli bir mesafeden olayları izliyordu. Bizanslılar yaklaştıkça Selçuklu okçuları saldırmaya başladı, ve hilalin merkezi devamlı geriye doğru giderken kanatlar da Bizans ordusunu çevreleyecek şekilde ilerledi.
Bizans için büyük hüsran
Bizanslılar okçu saldırılarına aldırmadan ilerledi ve Alparslan'ın kampını akşama doğru ele geçirdi. Ancak, okçu saldırısına en çok mağruz kalmış olan sağ ve sol kanatlar, Selçukluları yakın dövüşe zorlamaya çalışırken neredeyse dağılıyordu. Buna karşın Selçuklu atlıları ise sadece geri çekiliyorlardı. Romanos Diogenes, gece çökerken geri çekilme emri vermeye mecbur kaldı. Selçuklular da Bizanslıların bu karışıklığını fırsat bilerek saldırıya geçti. Bizanslıların sağ kanadı bozguna uğradı ve kısa bir süre ardından sol kanat da bozguna uğradı. Bizanslıların geri çekilmesinin ardından Selçuklular Romanos Diogenes'i bulup esir aldıklarında Diogenes yaralanmıştı. Alparslan, birkaç gün sonra Romanos Diogenes'i kasıtlı olarak serbest bıraktı. İmparator başkentine döndüğünde bir isyanla karşılaştı ve isyanın sonucunda kör edildi.
Malazgirt Zaferi'nin mimarları
Malazgirt Meydan Muharebesi, tarihin kaydettiği en büyük imha savaşlarından biridir. Bu büyük savaşla Anadolu'yu Türklere açan ve o muhteşem zaferle bu toprakları vatan edinmemize sebeb olan Sultan Alparslan, Oğuzların Kınık Boyu'ndandır. Yirmi dört boya ayrılan Oğuzların on ikisi Bozoklar, on ikisi de Üçoklar diye anılmış ve Oğuz Han'ın oğullarından Gün Han, Ay Han, Yıldız Han'dan gelen: Kayılar, Bayatlar, Alkaevliler, Karaevliler, Yazırlar, Dodurgalar, Döğerler, Yaparlılar, Avşarlar, Beğdililer, Kızıklar ve Kargınlar, Bozoklar'ı teşkil etmişlerdir.
Yirmi dört Oğuz boyu, muhtelif oymaklara da ayrılmış ve Anadolu'yu fetheden Oğuz boyları; Kayılar, Kınıklar, Avşarlar, Bayatlar, Çepniler, Salgurlar, Yazırlar, Eymürler, Bayındırlar, Kızıklar, Beğdililer, Karkınlar, Dodurgalar ve Çavuldurlar olmuşlardır. Bugün Anadolu'da pek çok köy ve kasaba, bu Oğuz boylarının adlarıyla anılmaktadır.
Üçoklar'ın Kınık Boyu'nun beyi: Selçukoğulları'dır. Selçuk Bey'in beş oğlundan Mikâil Bey'in evlâdları: Çağrı Bey ile Tuğrul Bey'dir. 23 Mayıs 1040 Cuma günkü Dandanakan Zaferi, bu iki kardeşin sevk ve idaresiyle kazanılmıştır. Sultan Alparslan, Çağrı Beyin oğludur. Amcası Tuğrul Bey'in çocuğu olmadığından Tuğrul Bey'in vefatını müteâkib 27 Nisan 1064'de tahta çıkmış ve saltanatı boyunca "Az zamanda çok iş başarmıştır." "Cihan Sultanı", "Adil Sultan", "Fetih Babası" gibi ünvanlarla tarihe mal olmuştur.
Yeni fetihlerin yolu açıldı
Malazgirt'te mağlup Bizans İmparatoru Romanos Diogenes ile imzalanan anlaşmayı bilâhare Bizanslılar tanımamış ve bunun üzerine Sultan Alparslan, ordusuna: «Artık haça tapanlar öldürülecek ve memleketleri istilâ olunacaktır. Bundan böyle arslan yavruları olunuz, yeryüzünde gece gündüz kartal gibi uçunuz ve onlara merhamet etmeyiniz!" emrini vermiş ve bu emirle sonraki yıllarda, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Kızılırmak'ı geçerek Orta Anadolu'yu fethedip Batı'ya ilerlemiş, çok değil hemen on yıl sonra da İznik alınıp Bizans tehdit edilmeye başlanmıştır.
Alparslan'ın kişiliği üzerine bir görüş
Selçuklu tarihini iyi tahlil ve tahsil etmiş Prof. Dr. Osman Turhan, bir demecinde Alparslan'ın kişiliğine temasla: "Hükümdarlar arasında onun kadar dinine ve cihada bağlı olanı yok idi. Devlet idaresinde rekabetler ve dedikodular karşısında tesirlere kapılmazdı. Birgün namaz kılarken, Nizam-ül-Mülk aleyhinde, önüne konulan bir jurnali okuduktan sonra vezirine: "Eğer doğru söylüyorlarsa ahlâkını düzelt; eğer iftira ediyorlarsa onları affeyle ve bu gibi işlerle uğraşmağa vakit bulamamaları için onları mühim işlerle uğraştır." tavsiyeleri yüksek ahlâk ve idareciliğine güzel bir delildir. Alparslan çok merhametli ve şefkatli idi. Divanında fakirlerin isimleri ve maaşları yazılı idi. Ramazan'da yoksullara on beş bin dinar dağıtırdı. Sarayda fakirlere yemek dağıtan ve günde elli koyun kesen bir aşhane vardı." demiştir.
Malazgirt Meydan Muharebesi
Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071 tarihinde Alparslan tarafından yönetilen Selçuklular ile Bizans İmparatorluğu arasında gerçekleşmiş, Bizans İmparatorluğu'nun yenilgisi ve İmparator 4. Romanos Diogenes'in esir düşmesiyle sona ermiştir.
Malazgirt Meydan Muharebesi, tarihin kaydettiği en büyük savaşlardan biridir. Bu savaştan 10 sene öncesi Sultan Alparslan kendine yakın Türk boylarına Ermeniler ve Anadolu içlerine akınlar yapmaları konusunda izin verdi. Yapılan bu akınlar sonucunda 1064 yılında ele geçirilen Ermeni Başkenti Ani, Bizans için Türklerin bir tehdit olarak algılanmasına sebep oldu. Bu tehdidi bertaraf etmek isteyen Bizans İmparatoru Dördüncü Romanos Diogenes 1068'de sefer düzenledi. Türkler tarafından ele geçirilen Koçhisar'ı ele geçiren Diogenes, Türk atlılarını yakalayamadı.
1070 yılında 200 bin kişilik ordusuyla ikinci bir sefer düzenleyen Romanos Diogenes, daha önce Türkler tarafından ele geçirilen Malazgirt'teki kaleyi tekrar elde etmek istedi. Bu arada Sultan Alparslan da Urfa Kalesi'ni kuşatma altına aldı. Bu vesile ile Alparslan'a bir anlaşma önerdi. Anlaşma şartları şöyleydi: "Kuşatmayı kaldırırsan Koçhisar'ı geri vereceğim. Eğer anlaşmayı kabul etmezsen seninle savaşırım."
Alparslan'ın antlaşmayı kabul etmeyeceğini düşünerek 200 bin kişilik ordusunu hazır hale getirdi ki Alparslan da bu antlaşmayı reddetti.
Alparslan'ı hazırlıksız yakalamak istediler
Romanos Diogenes'in ordusu ilk olarak Sivas'ta dinlendi ve Haziran 1071'de Erzurum'a vardı. Orada, Romanos Diogenes'in generallerinden bazıları Selçuklu bölgesine ilerlemeyi sürdürmeyi ve Alparslan'ı hazırlıksız yakalamayı teklif etti. Bir kısmı da bulundukları yerde bekleyip pozisyonlarını güçlendirmeyi önerdi. Sonuç olarak ilerlemeye devam etme kararı verildi.
Alparslan, Mısır'a hazırladığı seferden vazgeçip Malazgirt'e doğru 50.000 kişilik ordusuyla yola çıktı. Casuslarının verdiği bilgiyle Bizans ordusunun büyüklüğünü bilen Alparslan Bizans İmparatorunun gerçek hedefinin İsfahan'a (Bugünkü İran) girmek ve Büyük Selçuklu Devleti'ni yıkmak olduğunu sezdi.
Savaş Meclisi toplandı
Ordusundaki yaşlı askerilerin yolda kalmasına sebep olan hızlı bir yürüyüşüyle Erzen ve Bitlis yolundan Malazgirt'e varan Alparslan komutanlarıyla savaş taktiklerini görüşmek için Savaş Meclisi'ni topladı.
Romanos Diogenes, Alparslan'ın çok uzakta olduğunu veya hiç gelmeyeceğini düşünerek, Malazgirt'i hatta Malazgirt yakınındaki Ahlat kalesini hızlıca ele geçirebileceğini ümit ederek Van Gölü'ne doğru ilerledi. Alparslan'ın casusları Romanos Diogenes'in nerede bulunduğunu tamı tamına biliyordu ama Diogenes bundan haberdar değildi. O, Alparslan'ın hareketlerini hiç bilmiyordu.
Romanos Diogenes, askerlerinin bir kısmını Ahlat kalesine doğru gönderdi. Kendisi de ordunun geri kalanıyla Malazgirt'e doğru ilerledi. Bu karar Bizans ordusunun ikiye bölünmesine sebep oldu.
Bizans'ın bütün taktikleri bir bir ber taraf ediliyordu
Romanos Diogenes, Malazgirt'e ilerlemeye devam etti ve 23 Ağustos'ta orayı kolayca ele geçirdi. Ertesi gün Bryennius altındaki keşif birlikleri Selçuklu ordusunu tespit etti ve Malazgirt'e geri çekilmek zorunda kaldılar. Romanos Diogenes saldıranların Alparslan'ın tüm ordusu olduğuna inanmayarak Ermeni generali Basilaces'i birkaç atlı birliğiyle dışarı gönderdi; bunun üzerine gönderilen atlı birlikleri yok edildi ve Basilaces esir alındı. Ardından Romanos Diogenes ordusunu formasyona soktu ve sol kanadı Bryennius altına aktardı, ki o da hızlıca gelen Türkler tarafından neredeyse kuşatılıyordu ve bir kez daha geri çekilmek zorunda kaldı. Geceleyin ise Türkler yakınlardaki tepelerde saklandı ve Diyojen'in karşı saldırı yapma ihtimalini neredeyse yok ettiler.
25 Ağustos'ta, Romanos Diogenes'in bazı Türk paralı askerleri Selçuklular'la karşılaştılar ve Bizans ordusundan ayrıldılar. Aynı gün, Diogenes de bir Selçuklu elçisini reddetti. O gün boyunca hiçbir çatışma yaşanmadı, fakat 26 Ağustos'ta Bizans ordusu düzgün bir savaş formasyonuna geçti ve sol kanatta Bryennius'un, sağ kanatta Theodore Alyates'in ve merkezde imparatorun birlikleri olmak üzere Türk mevzilerine doğru ilerlemeye başladı. Andronicus Ducas da yedek birlikleri artçı olarak yerleştirdi. Selçuklular ise yaklaşık dört kilometre ötede hilal formasyonunda duruyordu ve Alparslan güvenli bir mesafeden olayları izliyordu. Bizanslılar yaklaştıkça Selçuklu okçuları saldırmaya başladı, ve hilalin merkezi devamlı geriye doğru giderken kanatlar da Bizans ordusunu çevreleyecek şekilde ilerledi.
Bizans için büyük hüsran
Bizanslılar okçu saldırılarına aldırmadan ilerledi ve Alparslan'ın kampını akşama doğru ele geçirdi. Ancak, okçu saldırısına en çok mağruz kalmış olan sağ ve sol kanatlar, Selçukluları yakın dövüşe zorlamaya çalışırken neredeyse dağılıyordu. Buna karşın Selçuklu atlıları ise sadece geri çekiliyorlardı. Romanos Diogenes, gece çökerken geri çekilme emri vermeye mecbur kaldı. Selçuklular da Bizanslıların bu karışıklığını fırsat bilerek saldırıya geçti. Bizanslıların sağ kanadı bozguna uğradı ve kısa bir süre ardından sol kanat da bozguna uğradı. Bizanslıların geri çekilmesinin ardından Selçuklular Romanos Diogenes'i bulup esir aldıklarında Diogenes yaralanmıştı. Alparslan, birkaç gün sonra Romanos Diogenes'i kasıtlı olarak serbest bıraktı. İmparator başkentine döndüğünde bir isyanla karşılaştı ve isyanın sonucunda kör edildi.
Malazgirt Zaferi'nin mimarları
Malazgirt Meydan Muharebesi, tarihin kaydettiği en büyük imha savaşlarından biridir. Bu büyük savaşla Anadolu'yu Türklere açan ve o muhteşem zaferle bu toprakları vatan edinmemize sebeb olan Sultan Alparslan, Oğuzların Kınık Boyu'ndandır. Yirmi dört boya ayrılan Oğuzların on ikisi Bozoklar, on ikisi de Üçoklar diye anılmış ve Oğuz Han'ın oğullarından Gün Han, Ay Han, Yıldız Han'dan gelen: Kayılar, Bayatlar, Alkaevliler, Karaevliler, Yazırlar, Dodurgalar, Döğerler, Yaparlılar, Avşarlar, Beğdililer, Kızıklar ve Kargınlar, Bozoklar'ı teşkil etmişlerdir.
Yirmi dört Oğuz boyu, muhtelif oymaklara da ayrılmış ve Anadolu'yu fetheden Oğuz boyları; Kayılar, Kınıklar, Avşarlar, Bayatlar, Çepniler, Salgurlar, Yazırlar, Eymürler, Bayındırlar, Kızıklar, Beğdililer, Karkınlar, Dodurgalar ve Çavuldurlar olmuşlardır. Bugün Anadolu'da pek çok köy ve kasaba, bu Oğuz boylarının adlarıyla anılmaktadır.
Üçoklar'ın Kınık Boyu'nun beyi: Selçukoğulları'dır. Selçuk Bey'in beş oğlundan Mikâil Bey'in evlâdları: Çağrı Bey ile Tuğrul Bey'dir. 23 Mayıs 1040 Cuma günkü Dandanakan Zaferi, bu iki kardeşin sevk ve idaresiyle kazanılmıştır. Sultan Alparslan, Çağrı Beyin oğludur. Amcası Tuğrul Bey'in çocuğu olmadığından Tuğrul Bey'in vefatını müteâkib 27 Nisan 1064'de tahta çıkmış ve saltanatı boyunca "Az zamanda çok iş başarmıştır." "Cihan Sultanı", "Adil Sultan", "Fetih Babası" gibi ünvanlarla tarihe mal olmuştur.
Yeni fetihlerin yolu açıldı
Malazgirt'te mağlup Bizans İmparatoru Romanos Diogenes ile imzalanan anlaşmayı bilâhare Bizanslılar tanımamış ve bunun üzerine Sultan Alparslan, ordusuna: «Artık haça tapanlar öldürülecek ve memleketleri istilâ olunacaktır. Bundan böyle arslan yavruları olunuz, yeryüzünde gece gündüz kartal gibi uçunuz ve onlara merhamet etmeyiniz!" emrini vermiş ve bu emirle sonraki yıllarda, Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Kızılırmak'ı geçerek Orta Anadolu'yu fethedip Batı'ya ilerlemiş, çok değil hemen on yıl sonra da İznik alınıp Bizans tehdit edilmeye başlanmıştır.
Konular
- Serbest Cumhuriyet Fırkası
- Sevr Antlaşması
- Sivas Kongresi
- Sosyal Alandaki İnkılaplar
- Türk-Sovyet Münasebetleri (1923 - 1932)
- Türk-Sovyet Münasebetleri (1932 - 1938)
- Soyadı Kanunun Kabulü
- Şeriye ve Evkaf Vekâleti'nin kaldırılması
- Şeyh Sait İsyanı
- Takrir-i Sukûn Kanunu ve İzmir Suikast Girişimi
- Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik
- Yeni Tarih Anlayışı ve Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşu
- TBMM'nin Açılmasından Sonra Meydana Gelen Askeri ve Siyasi Olaylar
- Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması
- Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
- Türk Birliğinin Korunması
- Türk Devrimleri
- Türk-Fransız İlişkileri
- Türk alfabesinin kabulü
- Türk İnkılabının Dayandığı İlkeler
- Türk-İtalyan İlişkileri
- Türk Ordusu ve Milli Savunma
- Türk-Alman İlişkileri
- Türkiye Cumhuriyeti Antlaşmaları
- Türk-Fransız İlişkileri ve Hatay Meselesi
- Türkiye ve İngiltere İlişkileri
- Türkiye - İtalya İlişkileri
- Türk-Yunan İlişkileri
- Ulaştırma Alanındaki İnkılaplar
- Yunanlıların Anadoluyu İşgal Etmesi